13 Nisan 2017 Perşembe

ÖFKE NÖBETLERİ...

Öfkem benliğimi aştı. Kaybettirdi kendimi, sildi attı insiyatifimi. Umursamazlığı yaşattı bana doruklarda. Delicesine savruldum bilmeden ne yaptığımı. Yerli yersizleri yerle bir etmek için sebep ararken gaz pedalına bastırdığımı fark ettim. Ağıza alınmayacak ne varsa alınmıştı, sarfedilmişti artık. Geri dönüşü olmayan yolun, geri dönülmez kuruntularına kapılmış, savrulmakta buldum kendimi. Kızgınlığın beni kaybettirmesi anlamlıydı. Öfkenin yalnızlığı beslediği gerçek. Ben olmaktan kurtulamamanın  hissettirdiği bir geri besleme miydi ki! Bu diye düşünürken , kendimi bildim bileli böyle olduğum geldi gözümün önüne. Öfkem tanımışken beni, benim tanıyamayışım, acı. Kafiye uydurmaktan çok öfkeyi egale etmek için uğraşsaydım kim bilir... Geçmişi, bunların dışına atıp benliğin arındığı ufuklar da bulma dileği benimsemeli aslın da. Paramparça etmek için kana susayan bedenim parçalanma korkusunu yaşasa da sonuna kadar, geri dönme niyetini yediremezken olması zor gibi yazılanların. Yağmurlu bir sabah, yağmurun çatıyı dovmesi eşliğinde uyanma, mis gibi havayı içine çekerek. Kahvaltının sınırı olmadığı, sofrada oturup keyif çatmanın lüksünü yaşayarak güne başlama hayali kurmak gerekir. Neden böyle intikam hırsıyla tutuşan bir ben. Neyden kimden intikam alacağından haberi bile olmayan. Çaresizliği çare, öfkeyi kurtuluş, hırsı zaman sanan biri için... BAturay İSkender...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder